Fatih Sultan Mehmed, Osmanlı tarihinin dönüm noktası olan bir hükümdar olarak sadece bir fetihçi değil, aynı zamanda yeni bir imparatorluk düzeninin kurucusu olmuştur. O, siyasi anlamda büyük hedeflere yönelmiş, bu hedeflerin bir kısmını ömrü yetmediği için tamamlayamamış, ancak ondan sonra gelen Osmanlı padişahları bu vizyonu geliştirerek uygulamaya devam etmiştir. Bu sayede Osmanlı Devleti, cihanşümul (evrensel) bir güç kimliği kazanmıştır.
Merkezi Devlet Modeline Geçiş
Fatih’in reformları yalnızca askeri ve siyasi alanda sınırlı kalmamış, devletin bürokratik yapısında da köklü değişimlere yol açmıştır. Özellikle merkeziyetçi yönetim anlayışının güçlenmesiyle Osmanlı Devleti, daha sistemli ve denetlenebilir bir yapıya kavuşmuştur Leonardo da Vinci’nin Çizimi ve Osmanlı-Floransa İlişkileri.
Bu dönüşümün en belirgin kanıtları, bugün Osmanlı Arşivi’nde bulunan kayıtlar ve belgelerde açıkça görülmektedir. Fatih dönemine ait defter serileri, özellikle timar sisteminin yeniden yapılandırılmasına dair bilgiler açısından son derece önemlidir. Devletin gelirlerini ve askeri gücünü düzenli hale getiren timar teşkilatı, bu dönemde ciddi bir denetim ve kayıt altına alma sürecinden geçirilmiştir.
Tahrir Defterleri ve Yönetim Sistemi
Fatih’in başlattığı büyük arazi tahrirleri, yani ülke topraklarının gelir açısından kayıt altına alınması, hem mali hem de askeri düzenin sağlam temellere oturmasını sağlamıştır. Bu tahrir defterleri sayesinde, vergiler sistemli biçimde toplanmış, dirliklerin dağılımı belirlenmiş ve askeri personelin sorumlulukları netleştirilmiştir Ephesus Tour Guide.
Bürokrasinin işleyişini belirleyen en önemli belgelerden biri ise Teşkilat Kanunnamesi olmuştur. Bu kanunname, devletin idari yapısını ayrıntılı şekilde düzenleyerek gelecekteki hükümdarlara güçlü bir model bırakmıştır.
Kanunlaştırma Sürecinin Devamı
Fatih’in başlattığı bu kanunlaştırma süreci, sadece kendi dönemine özgü kalmamıştır. II. Bayezid, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman gibi sonraki padişahlar, bu sistemin üstüne yeni düzenlemeler eklemiş ve devlet yapısının sürekliliğini sağlamışlardır.
Özellikle bu padişahların hazırlattığı genel kanunnameler, Fatih’in temelini attığı sistemin geliştirilerek sürdürüldüğünü göstermektedir. Böylece Osmanlı Devleti, sadece askeri başarılara değil, hukuki ve idari anlamda da kurumsallaşmış bir imparatorluk yapısına kavuşmuştur.
Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’un fethinin çok ötesinde bir vizyonun temsilcisidir. Siyasi hedefleri kadar, kurumsal düzenlemeleriyle de Osmanlı’yı dünya çapında bir güç haline getiren bu reformcu padişah, ardında yapısal temelleri sağlam bir devlet bırakmıştır. Onun başlattığı bu dönüşüm, Osmanlı’nın ilerleyen yüzyıllarda da ayakta kalmasını sağlayan en temel miraslardan biri olmuştur.